top of page

ANKARA'NIN PANDEMİ GÜNLÜĞÜ

Hatice Ataç / Ankara

Kentler aradığımız yolu bulmak üzere inşa edilir. Cadde-sokak adları, işaret levhaları, otobüs durakları hep yerimizi işaretler, kaybolmamızı önler. Kentte yolunu kaybetmek küçük bir olasılıktır. Şanssızlık eseri diyelim insan yolunu bir kez bile kaybetmişse, yanı sıra gelen panik duygusunun büyüklüğü, kentte kaybolmanın hafife alınmaması gereken bir durum olduğunu gösterir. 

Kentte yaşayan başka insanların varlığı ve kent içindeki hareketliliği de önemli bir işaret fişeğidir. Diğer sembollerden farklı olarak bir bilinç sahibi olan kalabalıklara bakarak kentteki konumumuzun sağlamasını yapabiliriz. Yürüyen, koşan, kaçan, öfkelenen kalabalıklar bize yolunda giden veya gitmeyen olguları sözel iletişime ihtiyaç duymadan da anlatabilir. 

Kent bir ahengin hikâyesidir; sembolleri, imgeleri ve kalabalıklarıyla…

Bu görsel hikâye, pandeminin başlangıcından haziran ayına kadar Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Kentin değişen ahengine ve bireylerin kaybolmama çabasına tanıklık etme çabası, kısıtlamaların tamamen kaldırılacağı güne kadar devam etmiştir.  

Editör: Sinan Kılıç

Maydanoz

MAYDANOZLARI BEKLERKEN

Hatice Ataç / Ankara

Sadece aynı mahalle ya da şehir değil, hatta ülke bile değil, koskoca bildiğimiz dünyada yaşayan insanlar olarak görünmeyen, küçücük bir virüsün etkisiyle, hızla ortak bir korkunun, belirsizliğin içine düştük. Dünyamız küçüldü, daraldı, sıkıştı. Bu süreçte önümüzü göremiyoruz ancak evde kalabilenler olarak kitaplara, filmlere, canlı yayınlara sığınıyoruz. Fotoğraf ile ilgili okumaya, düzenlemeye yapmaya çalışıyoruz.

Birkaç ay önce hayatımdaki bir değişiklik nedeniyle yeni bir şehre geldim. İki bavul, bir koli kitap ve kedim ile beraber geçici olarak annemin evine yerleştim. Niyetim bu ara dönemi böyle geçirip, seri olarak evimi taşıyıp, yerleşmekti. Çünkü kitaplarım, çiçekleri ve bütün özel hayatım başka bir şehirde kalmıştı. Ancak planlarımı hesaba katmadığım (dünyanın hesaba katmadığı) corona salgını nedeniyle gerçekleştiremedim. Bu esnada üniversite eğitimi için başka bir şehirde öğrenci olan kızımda yanımıza geldi. Ve biz karantina sürecini kızım ve annem ile üç kuşaktan birer kadın, geçirmeye başladık.

Karantinayı böyle geçirirken, ani bir gelişimle Mersin’de ki evim satıldı. Ve kısa sürede Ankara’ya yerleşmem gerekti. Ertelediğim yerleşim planım da yeniden değişmek zorunda kaldı.   

Çünkü bu dönem evdeyiz ancak yabancı olmasa da kendine ait düzeni ve işleyişiyle annemin evi burası. Kızım ve benim her bakımdan kısıtlı eşyalarımız yanımızda. Süreç ilerledikçe bu eksiklikleri daha yoğun hissetmeye başladık. Ayrıca gördük ki, sevgide sorunumuz olmasa da karakteristik olarak farklılıklarımız varmış. Üçümüzün de özel alan ve zaman isteği belirginleşmeye başladı. Daha önce planlanmış zaman dilimlerinde, özlemle görüşürken şimdi belirsizliğin yorduğu süreçleri fark etmeye başlayıp, aramızdaki iletişim formlarını yeniden örüp, sosyal destek ağımızı güçlendirmeye çalışıyoruz. 

Editör: Aykan Özener

bottom of page