HİS
Aytuna Cora
Ankara
Elimin bu masada duruşu ve hemen ardından bir tabureyi itişi, duvardaki gölgelerin halıya düşüşü, her sabah açılan ve her akşam kapanan perdeler, çay makinasından çıkan buhar, birikip azalan bardaklar, pencereye konan kuşlar, dışarıdan gelen bir ses, evin içinde hep aynı sis, zamanın akmaması ve zamanın çok hızlı geçişi, bütün bunlar hepsi dev bir yumak halinde birbirine dolanırken bir şey oldu; bir his, birden bire belirdi. Sanki hep buradaydım, şimdiye kadar olan tüm geçmiş tek bir andı da ben uzun yıllardır, çok uzun yıllardır burada oturuyordum. Dev bir ağaç gibi, çok eski bir halı gibi. Öyle bir his ki bu, hep bu evin içindeydim. Şimdi düşününce, sanki çakılıydım bu duvara hep. Evin beni yutuşu, benim zeminde eriyişim, kulağımdaki ses, gözümün önündeki görüntü, şimdiye dek sanki hep vardı. Oysa hepsini ben yaşamıştım. O yolu ben koşmuştum, o suları ben içmiştim, o balkondan ben bakmıştım çöp kamyonuna, ellerimi yüzümü ben boya yapmıştım, ben uyumuştum o uykuları, ben dağıtmıştım yatağımı, ben gülmüştüm yüksek sesle her şakaya. Hep böyle değildi elbet. Ancak o his, sanki biri omzuma dokunmuş gibi birden beliren o his, bana hatırlattı. Dönüp baktığımda gördüm hepsini ve o zaman anladım eridiğimi.
Editör: Sevil Alkan