top of page

SAKSI

Editör: Özcan Yurdalan

Fotoğrafçılar: Atlas, Erol Yılmaz, Hakan Bintepe, İlknur Baltacı, Melisa Hazal, Nesrin Ermiş, Sevinç Dinçer, Şerife Kahve, Uğur Çetin, Uygar Bulut, Yücel Kurşun

Tür olarak doğadan koparak yarattığımız uygarlığın bizi getirdiği yer pencere önü oldu. Gelirken bitkileri ve evcilleştirdiğimiz canlıları da beraber getirdik. 

Evler yaptık, köyler kurduk. Evler yükselerek apartman, köyler genişleyerek şehir olurken doğayla ilişkimiz azaldı, özgürlük alanlarımız daraldı. Kar amaçlı ekonomik sistem, tüketim toplumunu yaratırken gölgesini satamayacağı ağacı kesti; sadece yeryüzünü değil hayatlarımızı parselledi.

Baktığımız her yerde köşeler, kenarlar, düz çizgilerle ayrılmış sınırlar görüyoruz. Pencerelerimizin dörtgenleri içinden saksılarımız ve evcil hayvanlarımızla birlikte dünyayı izliyoruz. Evler, sınırlara sıkıştırılmış hayatlarımızın kutsal mekanları artık. Hunderedwasser’ın özgür pencereleri çoktandır Viyana’daki turistik cazibe merkezlerinden biri… 

George Mason Üniversitesi’nden Prof. Thomas Levejoy, Guardian gazetesine yaptığı açıklamada insanların doğaya karşı giriştiği ısrarlı müdahale sonucunda her yıl iki ila dört virusun ortaya çıktığını ve bunlardan herhangi birinin pandemiye dönüşme riski taşıdığını söylüyor.

maske

MASKE MESELESİ

Editör: Özcan Yurdalan

Fotoğrafçılar: Tülin Şahin Okay, Gizem Savaş, Can Çetin, Şule Tomay, Jülide Fırat, Elif Gökalp, Dilan Ayral, Sinem Erdoğan.

Maskeler, tarih öncesi zamanlardan beri hayatımızdaydı. Mecazi anlamda değil sadece, bir nesne olarak da pek çok ihtiyacımızı karşıladı. Kah inancın bir parçası oldu, kah saklanması gereken kimliklerin, kah saldırının, bazen savunmanın, bazen törenlerin, bazen sanatın bir aracı. 

Zamansız ve mekansız bir nesne bu maske. Her zaman, her yerde, her şekilde ve her şey için bir maske olabilir. Kutsal ya da sıradan, paha biçilmez ya da değersiz. 

Bugün salgına yakalanmamak için kullanmak zorunda olduğumuz 1 liralık maskeler kimi bütçelere hiç dokunmazken bazılarına ağır yük bindiriyor.

TÜİK açıklamasına göre ülkemizde 4 milyon işsiz var.  Asgari ücretle çalışanların sayısını bilemiyoruz ancak kayıtlı olanlar ayda net 2.324 lira kazanıyorlar. 

TÜRK-İŞ’in Temmuz 2020 verilerine göre dört kişilik ailenin açlık sınırı 2.431 lira. Yani asgari ücretle geçinen bir aile her ay bütçelerindeki 107 liralık açıkla hayata başlıyor.

Türkiye’de yoksulluk sınırı 7.919 lira. DİSK/Genel-İş’in “Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporuna” göre 18 milyon kişi yoksulluk sınırında yaşıyor. Emeklileri de bu tablonun içinde. 

Bu rakamlara göre milyonlarca vatandaşımızın covid-19 salgınına karşı maske kullanabilmek için boğazından daha çok kısmak zorunda. Tek maskeyi yıkayarak idare etmek bir çözüm olsa bile kadınların ev içi emeğine yeni bir iş ekleniyor, yeni bir sorumluluk biniyor.

Maskeler temel ihtiyaç malzemesi olarak hayatımızda uzun süre kalacak gibi görünüyor. Çok geçmeden pazar kurallarının gerektirdiği biçimde çeşitlenecek, akıllı giysi üretenler para kokusu alırsa maske işine de girecek. Pandeminin herkesi eşitlediği yalanı ise dolaşmaya devam edecek. 

bottom of page