A-NORMAL
Yahya Koçoğlu
İstanbul
Corona, Covit19 ya da koronavirüs, yarattığı salgınla bütün dünyanın yaşamını değiştirdi. Uzmanların söylemiyle artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Eski normal artık yok. Virüsün yarattığı hastalığı 2019 Aralık ayında duyduk. 2020’nin Ocak ayında Çin’den gelen haberleri izlerken, Şubat’ta kaygılanmaya başladık… Mart ayında ise korkuya dönüştü duygularımız ve ardından görece zorunlu olmadığımız halde evlerimize kapandık. Gerçi yaratacağı sorumluluktan kaçan iktidar, sokağa çıkma yasağı kararı almadı.Ama gönüllü mahpusluğumuzda önce ateş pahası olan sonra da bulunamayan maskelerimizi takmadan çıkmaz olduk evlerimizden. Önce küçüklere ve en büyüklere, ardından hepimize hafta sonu yasakları başladı.
Salgınından en olumsuz etkilenenler anti demokratik biçimde sokağa çıkma yasağı konulan 65+ yaşındakiler ve çocuklar oldu. Görmüş geçirmiş büyükler, yaşanılanın benzerini görmemiş de olsa bir anlam verip uyulması istenenleri yerine getirmeye çalışırken çocuklara neden eve kapatıldıklarını, neden arkadaşlarıyla görüşemediklerini, neden parka, sokağa gidemediklerini açıklamakta zorlandık. Biz, mantığımızın öngörüsüyle gönüllüydük, evde kalırken. Çocuklar gönülsüz... “Suçsuz mahkûmlar” oldu çocuklar.
Yeni kavramlar, yeni uygulamalar, yeni davranışlar girdi yaşamlarımıza ve yeni normal; A-normal oldu…
Öyle A-normal oldu ki bayram ilan edildiği 1935 yılından bu yana stadyumlarda, açık alanlarda kutlanan 19 Mayıs, ilk kez evlerde, olanağı olanlarca da çevrimiçi olarak kutlanabildi.
Editör: Özcan Yaman
PAZARDA KORONA
Yahya Koçoğlu
İstanbul
Fotoğraflar, 11 Mayıs pazartesi günü Ataşehir Küçükbakkalköy Pazarında çekildi. Ataşehir Belediyesi pazarın girişine, içerisine sosyal mesafeyi sağlamaya yönelik uyarılar yazıp işaretler çizmiş.
Salgın öncesi Pazar günü kurulan Pazar, salgında cumartesi Pazar günleri sokağa çıkma yasağı olması nedeniyle pazartesileri kurulmaya başlandı. Ancak pazarcı esnafı, gün değişikliğinin bazı müşterileri tarafından bilinmediğini düşünüyor. Salgında hastalanırım korkusunun eksilttiği müşteriler de eklenince Pazar yeri eskisiyle kıyaslanmayacak kadar boş… Pazarcı esnafının önlemleri onlara göre tam. Maske ve eldiven var. Yere de Ataşehir Belediyesi sosyal mesafe için işaretlemeler yapmış ama uygulamada eldiven sabah takılıyor, ne kadar giderse. Maske, çoğunlukla ya burnu içine almıyor ya tek kulağa takılmış ya da çenede… Belediyenin tezgâhlarda bulunmasını zorunlu tuttuğu “Hijyen için meyve ve sebzeyi elinizle seçmeyin” yazılı tabelalar ise dikkate pek alınmıyor
Editör: Özcan Yaman
HAYAT ÇERÇEVESİNDE KORONA KOLAJI
Yahya Koçoğlu
İstanbul
Geçen yılın sonlarında duymaya, bu yılın başlarında konuşmaya ve Mart ayından itibaren de yaşamaya başladığımız Covit19, coronavirüs/korona pandemisi, yaşamımızda büyük değişiklikler yarattı. Hayatımız bir çerçeve ise dilimize giren yeni sözcüklerle, görüntülere giren yeni davranışlarla hayat kolajı değişti.
Hayatımızda artık bir maske gerçeği belirdi. Maske; bizi virüsten koruyacak en önemli savunma silahımızdı… Evlerimiz de adeta ailemizi, birlikte yaşadıklarımızı koruyan ortak maskelerimiz oldu. Evler, içindeki insanlara maske haline geldi. Ev-maskelerin kapatamadığı yerler; gözler, kulaklar, saçlar dışarıdan görülmesinde sakınca olmayan alanlar: balkonlar ve pencerelerdi. Hayat orada sürdü. Dışarıyı balkonlarda soluduk.
Arkadaşımıza göndereceğimiz kitabı virüsten korumak için streç filmle sararken 19 Mayıs Bayram töreni için 1935’ten bu yana ilk kez balkonda saygı duruşunda bulunduk. Gidemediğimiz kuaförler yerine balkonlarda amatör berberlik yaptık. Pencereden güneşlendik, mutfakta kolonya ürettik. Pencerelerde komşularla sohbet ederken içeride oyuncaklara maske taktık. Hatta abarttık, maskeye maske taktık. Balkonlar, gidilemeyen kahvehanelerin, kütüphanelerin, ofislerin işlevini yüklendi.
Kapandığımız evlerimizden zorunlu çıkışlarımızda, virüsün bulaşmasını önlemek için yanımıza alacağımız nesneleri de sarmalayarak “eşya maskesi” ürettik kendimizce… Korona dönemi anılarına koruyucu streçle maskelenmiş eşyaları da soktuk…
En son hangi arkadaşımızla, sevdiğimizle sarıldık, öpüştük; en son nerede arkadaşlarımızla oturduk; nereye gittik, ne aldık, ne yedik, ne içtik, diye düşünürken özgürlüğün bir gün geleceğini, dışarının bizi beklediğini biliyorduk. Çünkü yaşarken hep bunlar da geçer, dedik.
Editör: Handan Saygon Dayı